İzmir, Ege kıyı bölgesinin tipik bir örneği gibidir. Kuzeyde Madra Dağları, güneyde Kuşadası Körfezi, batıda Çeşme Yarımadası'nın Tekne Burnu, doğuda ise Aydın, Manisa il sınırları ile çevrilmiş İzmir, batıda kendi adıyla anılan körfezle kucaklaşır.
İl toprakları, 37o 45' ve 39o 15' kuzey enlemleri ile 26o 15' ve 28o 20' doğu boylamları arasında kalır.
İlin kuzey-güney doğrultusundaki uzunluğu yaklaşık olarak 200 km, doğu-batı doğrultusundaki genişliği ise 180 km'dir. Yüzölçümü 12.012 km2.dir.
Türkiye'nin üçüncü büyük şehri olan İzmir, çağdaş, gelişmiş, ayni zamanda işlek bir ticaret merkezidir. Cıvıl cıvıl olan alışveriş merkezinde dolaşmak oldukça keyiflidir. İzmir'in batısında nefis renkli denizi, plajları ve termal merkezleriyle Çeşme Yarımadası uzanır. Antik çağların en ünlü kentleri arasında yer alan Efes, Roma devrinde dünyanın en büyük kentlerinden biriydi. Tüm Ion kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran Efes, yoğun sanatsal etkinliklerle de adini duyuruyordu.

Doğu ile batı arasındaki bir liman kenti olan İzmir Efes Antik Kent tarihi, M.Ö. 8600 yılına kadar uzanıyor. Bölgeyi bu denli önemli yapan özelliği ise, tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış olmasından kaynaklanıyor. Ev sahipliği yaptığı medeniyetler arasında Romalılar, Bizans İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu ve pek çok Anadolu beylikleri yer alıyor.

Liman kenti olması sebebiyle tarihteki önemli ticaret yollarının üzerinde bulunması ve sahip olduğu verimli topraklar, bölgeyi hem hareketli hem de önemli bir konuma taşıyor.

Kadın savaşçılar tarafından kurulduğu rivayet edilen kentin, ismini Ana Kraliçe Kenti olarak çevrilen Arzawa’dan aldığı söyleniyor. Romalılar dönemi ile birlikte iyice gelişip güçlenen bölge, dönemin en önemli ticaret merkezi haline geliyor.

Bu denli önemli bir konumda olduğu için, tarih boyunca pek çok medeniyet buraya sahip olmanın yollarını arıyor. 1300’lü yıllar ile birlikte Türklerin eline geçen Efes, Moğol saldırıları nedeniyle büyük bir tahribata uğruyor ve zamanla eski önemini yitirmeye başlıyor.

Dünya üzerindeki ilk mermer tapınak olarak bilinen Artemis Tapınağı, İzmir Efes Antik Kenti içindeki görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Tanrıça Artemis için yapılan bu tapınak, bölgenin sembolleri arasında gösteriliyor.
Romalılar döneminde inşa edilen Celsus Kütüphanesi, Antik Çağın üçüncü büyük kütüphanesi olarak biliniyor.
Dünyanın en büyük antik tiyatrosu kabul edilen Efes Antik Tiyatro, günümüzde konserler ve gösteriler için kullanılıyor. İnşa edildiği dönemde ise, gladyatör dövüşlerine ev sahipliği yaparak, dönemin en önemli geçim kaynaklarından biri haline gelmişti.
Şehrin toplanma ve miting alanı olan Agora meydanının çevresinde zamanında çeşitli resmi binalar diziliydi. Bu nedenle oldukça hareketli bir konumdaydı. Ayrıca Efes Su Sarayı da Agora meydanı içinde bulunuyor.
Roma İmparatoru Domitian adına yapılan tapınak, tarihte ilk kez bir ölümlü için yapılan pagan tapınağı olarak biliniyor. Tapınağın, Hristiyanlık dininin kabul edilmesinin ardından manastır olarak kullanılmaya başlandığı biliniyor.
İzmir Efes Antik Kenti içindeki ilk ana cadde olarak kabul edilen Kuretler Caddesi, 280 metre uzunluğunda bir alanı kaplıyor. Cadde, ismini kutsal ateşi korumakla görevlendirilmiş Kuret rahiplerinden alıyor. Bizans İmparatorluğu döneminde dükkanlar ve atölyelerin bulunduğu caddenin her iki yanına heykellerin inşa edildiği söyleniyor.

Kuretler Caddesi’ni bahsederken, Herakles Kapısı’nı anmadan olmaz. Kuretler Caddesi üzerinde bulunan bu kapı, yaya ve araç trafiğini birbirinden ayırmak için inşa ediliyor. Üzerinde Herakles kabartmaları bulunuyor. İsmini de bu kabartmalardan alıyor.

İzmir Şirince Köy Evleri :

İzmir Şirince’si, aslında bir Rum köyü, ancak nüfus mübadelesi yıllarından sonra köyü kuran ve burada yaşayan Rumlar, Yunanistan’a 1923 yıllarında gönderilmiş ve akabinde 1950’lerde nüfus 700 kişiye kadar düşmüş. Oysa 19.yy’da 1800 kadar hane varmış ve tabi ki son yıllarda turizm burayı da vurmuş. Düşünsenize bundan 30 yıl kadar önce Şirince’yi pek bilen bile yok. Önceleri incir üretimi, zeytincilik, bağcılık yapan halk, son on yıllarda turizmin artmasıyla tekrar bu alanlara yönelmiş.

Şirince’nin isminin nereden geldiği, çeşitli kaynaklarca farklılık göstermektedir. ‘Kırkınca’, ‘Çirkince’ bunlardan en çok bilinen iki tanesidir. Kırkınca isminin eski çağlarda dağlara vuran kırk kişiden geldiği söylenir. Çirkince isminin ise zamanında çalıştırdığı köylüleri azad eden bir toprak ağasının köylülere sorduğu nereye yerleşeceksiniz sorusuna karşın aldığı ‘Çirkince bir yere’ cevabından geldiğidir. Rumca telafuzunda ise Kirkince, Kirkice gibi isimler almıştır.

Şirince köyünün girişindeki tabelada ise, “köyün Aydınoğulları zamanında kurulduğu düşünülmektedir” yazmaktadır. Sabahattin Ali 1947 yılında buraya geldiğinde, ilk gelişinin üzerinden 30 yıl geçtiğini söyleyerek eski güzelliğinden eser kalmadığını belirtmiştir.

Şirince köyü, 1986 yılında ‘Doğal SİT Alanı’, onbir yıl sonra 1997 yılında ise ‘Üçüncü dereceden Doğal SİT Alanı’ ilan edilmiştir. Bu tarihten sonra yapılan ya da restorasyon geçiren evler hakkında 2011 yılında kaçak olduğu gerekçesiyle yıkım kararı verilmiştir. Ancak tepkiler sebebiyle yıkım gerçekleşmemiştir.

Meryem Ana Evi:

Efes çevresinde yer alan Bülbüldağı'nda bulunan bir Katolik mabet yeridir. Selçuk'a 7 km uzaklıktadır. Ev, 19. yüzyılda Katolik rahibesi olan Anne Catherine Emmerich (1774-1824)'in rapor edilmiş rüyalarını takiben keşfedilmiştir. Görümleri ölümünden sonra Clemens Brentano'nun kitabında toplanmıştır. Katolik Kilisesi evin gerçekten Meryem Ana'nın olup olmadığı hakkında bir yorum yapmamıştır, fakat ev keşfedildiğinden bugüne düzenli olarak hac ziyaretleri almaktadır. Anne Catherine Emmerich 3 Ekim 2004 tarihinde Papa II. İoannes Paulus tarafından kutsanmıştır.

Katolik hacılar İsa'nın annesi Meryem'in, Havari Yuhanna tarafından bu taş eve getirildiği ve cennete alınışına kadar (Katolik doktrinine göre Assumption, Ortodoks doktrinine göre Dormition) bu evde yaşadığına inanarak ziyaret etmektedirler.

Bu kutsal mekan çeşitli papaların ziyaretine ve Patriklik Kutsanmasına layık görülmüştür. İlk hac ziyareti 1896'da gelen Papa XIII. Leo tarafından yapılmıştır ve en son olarak 2014 yılında Papa Franciscus tarafından ziyaret edilmiştir.

Meryem'in mezarının da Bülbüldağı'nda olduğu düşünülür.

Efes antik kentin üst kapısının yanından geçilerek çıkılan Meryem Ana ören yerinde, küçük bir Bizans kilisesi bulunmaktadır. Burada İsa'nın annesi Meryem'in yaşadığına ve öldüğüne inanılır. Hristiyanlar tarafından kutsal sayılır ve ziyaret edilir, hastalara şifa aranır, adaklar adanır.